20.08.2012

Kuzeye giden yol...
Burhaniye/Ören
Tatilimizin 2. günü, Burhaniye/ Ören e vardık. Önce orada yaşayan çok sevdiğimiz, yeni bebeği olmuş bir abimizi ziyaret edip, tazecik bebek kokladık. Oğlumuzu besledik, ardından Burhaniye ye indik, oraları gezdik. Belediyenin çok itina gösterdiği belliydi, her yer tertemiz, sahili mis gibi,pırıl pırıl,cıvıl cıvıl bir yerdi. Çok sevdik, Burhaniye den Ören e bir kaç dakikalık mesafe ile geçiş yaptığımızda "yaşanacak yer" seçtik Ören i . Misler gibi meşe ağaçlarının çevrelediği devasa tertemiz altın rengi bir kumsal, mavi bayraklı, suyu buz gibi soğuk masmavi bir deniz. Ve bir çöpün bile olmadığı bir çevre :)
Çok güzel bir çarşısı, hediyelik eşya satan kermesleri mevcut, uygun fiyata bir çok şey bulabiliyorsunuz, biz deniz kabuklarının rengarenk boyandığı çok sevimli bir rüzgar çanı aldık Ören hatırası olarak evimize..
Kumpiri meşhur dendi, yedik, çok beğendik. Ve sıra geldi harika bir gün batımını izledikten sonra konaklama telaşesine düştük ;)
Ören'de de bir çok sayfiye bölgesinde olduğu üzere evler mini mini pansiyonlara, motellere çevrilmiş. Aileler hem tatillerini yapıyorlar yaşadıkları evlerinde, hem de evlerinin uygun olan ayırdıkları odalarını ev pansiyon şeklinde gecelik kiraya veriyorlar. Bir kaç ev gezip bize uygun olmadığını belirledikten sonra ( bize uygun ev odasından teras ya da balkonuna çıkabileceğimiz bir oda, zira Bora en geç 21.30-22.00 arası uyumuş olduğundan bize de sevgilimle sohbet edebilecek bir kaç saat kalıyor onu da balkon ya da teras keyfinde değerlendirmek istiyoruz. ) bir çadır- bungalow camping alanına denk geldik. Yeri Ören in tam merkezi,ağaçlarla çevrili, efil efil esen bir yer. Ören Camping.Ören Camping Resepsiyonda bulduğumuz delikanlı arkadaşa boş bungalow istediğimizi, 1 gece kalacağımızı, bebeğimiz olduğunu ve uygun olup olmadığını belirterek sordum. Aileye çok uygun olduğunu, hemen boş yer göstereceğini söyledi, gittik gezdik. Dışardan bungalow görünümündeki yer içerden sunta-kontrplak denilen malzeme ile kaplıydı. Yürürken mini mini bungalowumuz sarsılıyordu adeta, gıcırdamayı saymıyorum bile. Fiyatı uygun bulduk. Nasılsa sadece girip kapımızı kapatıp uyuyacağız dedik. Evi tuttuk :)

Ardından evimize yerleşip 15 dk teras keyfi yaptıktan sonra (bu esnada Bora ilk kez bir Bay Kaplumbağa ile tanıştı, Bayan da olabilir :))))) etrafı keşfe, gezmeye ve bir şeyler atıştırıp günü yaşamaya koyulduk.

Ve akşam: I Love My Bungalow :))))) evimize geldik, oğlumuzu uyuttuk, korkunç gıcırdamalar eşliğinde iki kişilik yatağımızın ortasına yerleştirip, sevgiliyle teras keyfi yapalım dedik. Bir de baktık ki; biraz ilerimizde çadırda bir ailede baba-oğul mısır soyuyorlar :))) " aaa ne güzel bak aşkım aileler çadırlarında tatil yapıyorlar, mısır soyup yiyecekler " dedim. Sonra biraz daha dikkatli bakınca onların aile değil, sokaklarda mısır satan seyyar satıcı olduğunu, ertesi gün için mısırları hazırladıklarını ve diğer başka seyyar satıcı gibi,ucuz olduğundan bu camping te konaklaıyorlarmış, tam aile yeriymiş farkettik :) " bi dakka biz nereye düştük" derken onlar da baktığımızı farkedip bizi seyre koyuldular :)))) tırsaraktan evimize girip " hadi uyuyalım artık" dedik. Eve girdik, kapıyı kilitlemesini hatırlattım eşime, denedi denedi "kapı kilitlenmiyor" dedi. Aaaaaa :)))) kilit dışardan kapanıyor, içerden kapanmıyor :))) kilidi döndürsek bile kapı çıt diye çekilince açılan cinsten :))) Bu defa iyiden iyiye korktuk bulunduğumuz yerden. Eşim cep telefonunun şarjını buldu karanlıkta :))) Evin gıcırdamasını ve rüzgarda sallanmasını asgariye indirmeye çalışarak valizlerimizle kapıyı içerden sabitleyip, şarj kablosu ile kapı kolunu odanın girişinde yere sabitlenmiş bir ranza yatağın demir ayağına bağladık, sonra da "Allaha emanetiz" diyerek uykuya daldık/dalmış gibi yapıp sabahladık ;)

Herşeye rağmen müthiş serin bir havada , harika bir uyku çektikten sonra sabah kumsala tepeden bakan bir büfe/cafe de kahvaltı ettik. Fotoğraflar birazdan geliyor ;)

Ve bir sonraki durağımızın ne olacağını tahmin edemeden yola koyulduk :))))

Sevgiler...






 




Kuzeye giden yol..

Vol.1 Ayvalık

Tatile çıkacağımız belli olduğunda günlerce yer düşündük. Nereye gider, nerede kalır,nasıl mutlu olur, oğlumuzu yormadan fazla sıcağa maruz bırakmadan, yemeklerini aksatmadan nasıl bir yerde oluruz/olmalıyız diye...

Güney taraflarında neredeyse her yeri gezmiştik Salih le beraber, evlenmeden önce, evlendikten sonra da bebeğimizden önce :)
Bebeğimiz bize katıldığından bu yana 3ümüz başbaşa evden hiç uzaklaşmamıştık. O yüzden tatil/uyku/yemek üçlemesi Bora açısından bizi korkudan korkuya sevkediyordu. Bu çocuk ne yer, ne içer, nasıl uyuturuz, ya yatağını yadırgar,evinin ortamını ararsa diye gergin gergin düşünüyorduk :)

Sonra bir sabah farkettik ki Bora bizimle mutlu, bizimle nerede olursa olsun mutlu olacak, yemek sorununu " amaaaan illa çözeriz" diye bir heves, bir gaza geldik. Bu defa da yön sorunu başladı, nereye gidecektik? Evet tatile çıkacaktık,bir cesaret almıştı bizi ama NEREYE? Biraz bakınıp güney sahillerinin zaten buharlaşmak üzere olan İzmir'e kıyasla daha da sıcak olduğuna/olacağına karar verip kuzey Ege sahillerine uzanalım dedik. Fakat kuzeyde yer bilgimiz yoktu.
Eeeeee? napacak bu aile? :))))

2 valiz, 1-2 çanta, Bora ya ev çorbası hazırlanıp buz çantasına yerleştirilir ve düşeriz yollara dedik. Ve düştük :)

Rezervasyon? YOK
Nereye gidiyoruz? BİLMİYORUZ;YOL GÖTÜRÜR
Nerede kalacağız? ORADA BULURUZ

Aldık navigasyonumuzu ele, düştük yollara :) Foça dan oğlanın öğle uykusunu arabada uyuyacağı şekilde ayarlayıp yola çıktık,

1,5 saat uyuyup uyandığında biz Ayvalık a gelmiştik, "aaaa bu çocuk yemek yemeli" dedik, mola verdik. Arabada sıkılmıştır dedik. Kalacak bir pansiyon aradık. Merkezde denizin kıyısında Hotel Kaptan'ı Kaptan Otel gözümüze kestirdik. Odaları temizce, yatağı güzeldi. Sağladığı konfora fiyat fazlacaydı, üstelik aklımıza pazarlık etmek gelmemişti.

park yatakları bile vardı, şilteleri yoktu ama olsun. Biz şiltemizi yanımızda taşıyorduk
(büyük arabanın avantajları,karavan gibi kullanabiliyorsunuz )

Akşamüstü küçücük, fazla albenisi olmayan, yerel halkını çok benimsemediğimiz Ayvalık merkezin minnak meydanında yaklaşık 140 tur attıktan :D sonra Kebap Dünyası isimli restorana oturduk. Bora ilk ezogelin çorbasını orada içti ve çok sevdi :)

Garsonlar çok ilgili ve saygılıydılar, Bora nın kürdanları, çatalları yere döküp saçmasına değil burun
kıvırmak, aksine gülerek/gülümseyerek yaklaştılar. Biz de böylece orada çok rahat ettik. İçli köftesini ve pidesini çoook beğendik, tavsiye ediyoruz. Uğrayın :)

Geceyi Ayvalık ta geçirdik. Ertesi gün "Cunda ya bakalım,orayı da görelim" dedik. Keşke daha önce bunu söyleseymişiz, Ayvalık ta olmayan tüm albeni, temizlik, kalite Cunda da mevcuttu, koca sözü dinlememenin cezası :)

Yine Bora bey in düzeni bozulmasın öğle uykusu saatini ayarlayıp "eveet buraları gördük, şimdi sırada neresi var?" diyerek koyduk haritayı önümüze :) uyuyup uyanacağı ve öğle yemeğini yiyeceği saatte varışımız Burhaniye/Ören i gösteriyordu :) Yola koyulduk.Yolda Gömeç e uğrayıp karadut şerbetimiz arabamıza attıktan sonra "teker döner" dedik, yola çıktık... Ayvalık tan birkaç seçmece fotoğrafla sizi başbaşa bırakıyorum.

to be continued.... :)))


Biz tatile çıktık, evet en sonunda biz tatile çıktık... aldık oğlumuzu düştük yollara, bilmediğimiz, daha önce gitmediğimiz yerlere gittik, kaldık... ve sizinle paylaşıyoruz :)