24.08.2012

Bozcaada

Kuzeye giden yol...



Bozcaada...



Tatilimizin 3. günü.. Ne yapsak diye düşünüp düşünüp Ören den öğleye doğru yola çıktık. Navigasyonumuz harita da max 1,5 saat mesafede Geyikli isminde bir yazlık bölgesini gösteriyordu. Bölgenin ucunda bir feribot iskelesi gördük. İskele nin diğer ucu Bozcaada yı işaret ediyordu. Koskoca, güzel ülkemin sahip olduğu iki adadan minik olanı, müthiş bir denizle çevrelenmiş caanım Ege'min sahip olabildiği iki adadan biri... Görmeyi çok istedik, gezmeyi çok istedik. Ve yollara düştük :)))

Oğlumuzun uyku saatini yine denk getirmiş olduğumuzdan yol boyu koltuğunda uyudu Bora (bu arada arabada uyuması için bir parantez açmak istiyorum. Bora nın araba koltuğu -bilenler bilir- Concord Ultimax 0-18 kg, 2011 in Adac ve konfor testlerinde ödül aldı. Tam yatan bir koltuk, yatış pozisyonuna geçirdiğimizde ana kucağı şeklini alıyor; artık 17 aylık olan minik oğlum koltuğunda kucağımda uyuduğundan daha rahat, daha konforlu bir halde, zira bir çok koltuğun yatış pozisyonu kaykılmış pozisyonu bile almadığından; ben boyunları yamulduğundan bebelerin arabada uyumasını sevmiyorum)

Feribot iskelesine vardığımızda ikimiz de acayip heyecanlıydık :) ben ilk defa bir adaya gidecektim. Eşimin Büyükada tecrübesi dışında bilgisi yoktu, yine bilmediğimiz bir yer, müthiş bir keşif, keyif gezisi :)))

Feribot ile Geyikli-Bozcaada yarım saat sürüyor sadece..adaya yaklaşırken önce Bozcaada kalesini gördük ardından ada şekillenmeye başladı. Feribottan indik. Yarı Türk, yarı Rum görünümlü, ülkemizdeki bir çok turistik bölgeden farklı bir havaya sahip bizi etkileyen bir yer oldu.Kalacak yer bulmamız gerekiyordu, çünkü oğluşumuzun öğle yemeği saati gelmişti. hemen kısacık bir şekilde adayı, konaklama bölgelerini keşif turu yaptıktan sonra Ayana Konuk Evi Ayana isimli bir yerin önünden geçtik. Geçerken dış görünümüne vurulduk evin... Bembeyaz, duvarları seramik panolarla süslü, önünde terası olan ferah bir mekan...Hemen girip kalacak yer olup olmadığını sorduk, sadece bir gece için müsait olduğunu, odasına bize verebileceğini söyledi Ahmet Bey... Bebek yatağı sorduğumuzda park yatağı olmadığını ancak bebek yatağı olduğunu belirtti, oğlumuza harika bir yer yatağı hazırladık. Odaya yerleştik; tertemiz, zevkle döşenmiş ,bembeyaz çok güzel, çok kaliteli bir yer Ayana Konuk Evi, sahibi ve işletmecisi Ahmet Bey gencecik, çok saygılı, çok ilgili, güleryüzlü ve samimi biri... Bizi çook güzel ağırladı, oğlumuzu çok sevdi :))) gidin, gezin, görün, tanışın, kahvesini, çayını için Ahmet Bey'in ve mutlaka Ayana Konuk Evi'nde geceleyin :))))) Bizden de selam iletmeyi unutmayın (eğer bizden önce giderseniz :P)http://www.ayanakonukevi.com/



Bozcaada; camiisi, kilisesi, yaşayan Türk halkı, Rum halkı, kargaları, üzüm bağları ve muhteşem bir lezzet olan domates reçeliyle bizi büyüleyen bir yer oldu.



Tüm restoranların ana menüsü tabii ki balık ve Ege zeytinyağlıları... her ne kadar kabak çiçeği dolması ve sarma istediğinizde değil midenizi, gözünüzü bile doyurmayacak kadar minik porsiyonlarla gelse de :)))) ancak akşam yemeğimizi yediğimiz Yakamoz Restaurant'ın kalamarını denemenizi tavsiye ediyoruz :)))) Marmaris tatilimizden bu yana bu kadar lezzetlisini yememiştik :)



Odamızda konaklayıp, sabah taze üzümler eşliğinde harika bir kahvaltı ettikten sonra, keyif kahvelerimizi içip Ahmet Bey ile vedalaştık. Bu arada bir dip not, oğlumun mama sandalyesini, blender ını, yumurta makinesini ve bilumum ihtiyaç duyabileceğim yemekliklerini yanımda taşıyordum. Ahmet Bey mutfağını bana açtı, girip çocuğumun yemeklerini orada gönül rahatlığıyla ile yaptım, oğluma yedirdim. Mutfağın temizliğini gördükten sonra ev hanımlığımı sorgulamadım desem yalan söylemiş olurum :P ;)



Bir günü daha Bozcaada da geçirmek istiyorduk, o yüzden oradan ayrılır ayrılmaz, Ayana Konuk evinin çok yakınında bulunan Adahan pansiyona geçiş yaptık. Adahan pansiyon bir ailenin işlettiği, kendilerinin de orada kalıp tatil yaptığı, konakladığı bir mekan...Konfor,saygı, temizlik, yemek, ilgi olarak Ahmet Bey in sıcaklığından,kalitesinden uzak bir yerdi, 2. gecemizde bize hayal kırıklığı yaşatmasına rağmen üstünde durmadık. Tek güzel kısmı kahvaltıda meşhur, müthiş domates reçelinin yanısıra farklı reçel tatlarını sınırsız olarak sunmaları oldu. Ancak mutfaklarına dahi girebilen sevimli Golden Retriever ları Arthur bizim çekinmemize sebep olmadı değil :P

Bu arada aklıma gelmişken Bozcaada hakkında bana ilk duyup şahit olduğumda çok tuhaf gelen bir yerleşik husustan bahsetmek istiyorum. Bozcaada halkı geceleri kapılarını kilitlemiyorlar, evet yanlış duymadınız kapılarını kilitlemiyorlar. Anahtarlar dış kapıların üstünde takılı, kapılarını o şekilde çekip yatıp uyuyorlar. İlk konaklama yaptığımız Ayana Konuk Evi nin karşısında yaşayan çok sıcak, çok samimi Kayserili bir aile vardı. Torunları Demir oğlumla yaşıt ve dedesi Demir in oyuncaklarını Bora ile severek paylaştı. Sohbet ettik, birbirimizi tanıdık. İnanılmaz samimi ve sevimli kalabalık bir aile yaz aylarını adadaki evlerinde geçiriyorlar. Neyse konumuza dönelim :) Kaldığımız akşam oğlumuzu uyutup yatırdıktan sonra terasta eşimle oturup çaylarımız eşliğinde (ramazan ayı olması dolayısıyla adanın nefis şaraplarını daha sonra tatmak üzere satın almış olduğumuzdan çay en büyük keyfimiz oldu) sohbet ederken bu karşıdaki evin kızı evden çıktı. Daha önce ailesi de iftarı müteakip gezmeye çıkmışlardı. Genç kız (ismini unuttum affetsin :)) kapıyı çekti, anahtarları üzerinde kaldı ve yürümeye başladı. Hemen aceleyle durdurdum. " heyy anahtarları unuttunuz" dedim. Boşver önemli değil deyip devam etti. Öylece kalakaldık. Tam eşime gençlik nereye gidiyor diye nutuğa başlayacaktım ki pansiyonumuzun sahibi Ahmet bey yanımıza gelip "izninizle ben yatıyorum, siz keyfinize bakın. Çay burada, kahve burada. Rahat rahat takılın, uyuyacağınız vakit ışığı söndrürüp sadece kapıyı çekmeniz yeterli" deyince dayanamadım sordum. " kilitlemeyelim mi? karşıdaki kız da kapıyı çekip çıktı onu da uyardık ama boşver dedi" diye. Cevap: "yok kilitlemeyin, anahtarlar üzerinde kalsın, buranın geleneğidir. Bozcaada da gece kimse kapısını kilitlemez" dedi. Hani çok eskilerimiz, büyüklerimiz anlatır ya hep :) "eskiden kimse kapısını kilitlemezdi, geceleri çeker uyurduk. çocuklarımız sokaklarda güven içinde koşar oynardı. Korku, saldırı, kötü niyet nedir bilmezdik. Nerede o eski günler!" İşte o anlatılan "eski"lerin burada hala yaşadığını, yaşatıldığını bilmek bana çok romantik geldi. :) çok duygulandım ve hoşlandım. Yine de bir metropol insanı olarak kendimi düşündüğümde "yok,yok küçücük bebeğim var, ben kilitleyeyim" demedim değil hani :)

Geldik ada tatilimizin devamına :)

2. günümüzde Bozcaada yı keşfetmek istedik. Tüm adayı turladık, ki bu yaklaşık 20 km mizi aldı :))) Ayazma yolundan gidip plajları görmemiz gerektiği söylendi, Ören kadar güzel değildi, suyu soğuktu, ayrıca merkezden uzak oluşu bizim konaklamamızı engelledi, kumsala adlarımızı yazdık, biraz vakit geçirdik ve kaldığımız pansiyona geri dönüp, yola çıkmak üzere hazırlandık.



Feribot saati geldiğinde adadan hüzünle ayrıldık. Ancak yeni yollara gideceğimiz için de yeni heyecanlar başlamıştı, Geyikli iskelesine varışımızla birlikte, gönlümüzde rotamızı belirlemiştik bile :) Çanakkale'ye gidip Gelibolu yarımadasını görmeden, Ezine ye uğrayıp peynirinden tatmadan geri dönüş yoluna çıkmayacaktık.



Bozcaada ile selamlarım hepinizi :))))



Sevgiler, öpücükler :)))